
Uzun zamandır bir arkadaşımla karşılaştığımda ya da aradığımda "Nasılsın?" sorusunun cevabı genelde aynı; "Ne olsun, koşturuyoruz...".
Evet, hepimiz bir sürü sebeple hayatı koşturarak yaşıyoruz.

"Koşturma" kelimesi Türkçede genellikle hem fiziksel hem de zihinsel bir meşguliyeti, acele edilmesi gereken veya sürekli bir şeylerle uğraşma hâlini anlatmak için kullanılır. İşler yoğun olduğunda “Bugün işte çok koşturma vardı” deriz. Hayatın akışının hızını hissettiğimizde “Hep bir koşturma, durup düşünmeye vakit yok” diye sızlanırız. Kendimizi kaptırıp bir şeylerin peşinden koşarken asıl amaçlarımızı unuttuğumuzu fark edersek de “Koşturma içinde kaybolduk” deriz.
Kimine göre şikâyet sebebidir, insanı yorar. Bazıları için ise hayatın doğal akışı olarak algılanır, koşturmak gerektiğine inanan kişiyi canlı ve üretken hissettirir.
Koşturuyoruz...
Sabahın köründe başlıyor bir telaş. Alarm çalıyor, gözler yarı açık, aklımız dünden yarım kalan işlerde. Kahvaltı, yok zaman yetmez hızlıca sade bir kahve. Evden çıkar çıkmaz koşturmaca başlıyor; arabalar, otobüsler, hızlı adımlar… Herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor.
Hayat bizden hep bir yerlere yetişmemizi, bir şeyleri tamamlamamızı, sorumluluklarımızı yerine getirmemizi bekliyor. İşimizde başarılı olmamız için "boş durma, üretken ol" dayatmalarının baskısı altındayız. Yoksa terfi edemezsin. Ailemiz, varsa çocuklar ve olmazsa olmaz ödenmesi gereken faturalar… Daha refah bir hayat, daha huzurlu bir gelecek… Ama o gelecek hep biraz daha ileride gibi. Aile, toplum, iş… Herkesin bizden bir beklentisi var. Yetişmeye çalışıyoruz ama bazen neye yetiştiğimizi bile bilmiyoruz. Hayatın yükü bizi sürekli hareket halinde tutuyor. Her şey hızlı, biz de hızlanmak zorundayız, zaman hep bizden bir adım önde. Hep geç kalıyoruz gibi hissediyoruz. Ama zaman zaten bizden bağımsız akıyor. Bunu hatırlamak gerekiyor.
Koşturuyoruz da nereye yetişeceğiz?
Belki de en çok kendimize yetişmeye çalışıyoruz. Hep en sona bıraktığımız kendimize.
Aslında yetişmemiz gereken şu an, ŞİMDİ...
Çünkü hayatı her nedense hep “sonra” ya erteliyoruz. “Şu iş de bitsin, sonra dinlenirim.” “Şunu da alayım, bunu da ödeyeyim, sonra mutlu olurum.” Ama o “sonra” hiç gelmiyor. Değil mi?
Koştur-MA, YAVAŞLA!!!
Koşarken etrafımızdaki detayları göremeyiz. Üstlendiğimiz rolde kimliğimizi unuturuz... Belki de geride kalmak, aslında öne geçmektir. Çünkü herkes aynı yöne koşarken, durup başka bir yöne bakmak cesaret ister.
Koştur-MA, ANDA KAL!!!
Etrafına, kendine, sahip olduklarına, olmadıklarına, neyi isteyip istemediğine, neleri özlediğine bir bak, yönünü bul...
Koştur-MA, DUR!!!
Durmak, sadece fiziksel bir eylem değil; zihinsel bir farkındalıktır. Belki de en cesur hareket, herkes koşarken durup yönünü sorgulamaktır. Koşturmanın ortasında durup birkaç nefes almak, belki de en büyük özgürlüktür.
Durmaya hazır mısın?





